Yürüyelim, Koşalım… Psiko-Motor Gelişimi Tanıyalım…
EĞİTİM
Emeklediğimiz, sıraladığımız, yürümeye başladığımız günleri öyle zannediyorum ki hiçbirimiz hatırlayamayız. Buna karşılık erken çocukluk dönemi olarak ifade edilen ve sekiz yaşa kadar olan süreçte hatta belki daha da ilerleyen yaşlarımızda sık sık akranlarımızla birlikte oynadığımız sek sek, istop, yedi kule, evcilik, beş taş ve daha pek çok oyunda geçirdiğimiz güzel anları anımsıyoruzdur. Genel olarak vücudun denge ve hareketini gerektiren bu oyunlardaki galibiyetimiz bizi memnun ederken, kaybedişlerimiz üzülmemize yol açardı. Geçen yazımda belirtmiştim. Hatırlayanlarınız vardır belki. Yaşıma göre bir hayli geniş bir vücut yapısına sahip olduğum için hareket gerektiren, zıplanan, atlanan, koşulan, sıçranan oyunlarda genellikle başarılı olamazdım. Ancak el parmaklarının aktif olmasını gerektiren beş taş oyununda da hiç mağlup olmazdım. Bu durum dil ve dudak hareketi gerektiren etkinliklerde de aynen devam ederdi. Üfleyerek hareket ettirdiğimiz pinpon toplarını renkleriyle eşleşen kutulara yuvarlamak çok keyif alarak dahil olduğumuz oyunlar arasındaydı. Şimdi nereden çıktı hocam bu oyunlar diyenleriniz vardır belki aranızda… Aslında bu haftanın konusuna giriş yapmaya çalışıyorum. Ne mi konumuz? Çocuklarda motor gelişim… Bir diğer ifadeyle hareket gelişimi….
Anne karnındayken fiziksel olarak gelişmeye başlayan bebek, dünyaya geldiğinde de aynı alanda gelişimini hızla devam ettirmektedir. Önceleri refleks olarak adlandırılan bu hareketlerin bazıları, ömür boyu devam ederken, bazıları organların bilinçli kullanılmaya başlanmasıyla motor becerilere dönüşmektedir. Örneğin nefes alıp vermek veya göz kırpmak, yaşam boyu istem dışı devam eden refleksif hareketler olarak bilinmektedir. Buna karşılık, tek ayak üstünde sıçramak, koşmak, atlamak, ipe boncuk dizmek, pipet üflemek, kâğıt kesmek vb. hareketler bilinçli yapılan eylemlerdir ve psiko-motor gelişim olarak değerlendirilmektedir. Yaşam boyu devam eden motor becerilerde ortaya çıkan davranışların kontrol altına alınması süreci olan psiko-motor gelişimde, kasların duyu organları ve zihinle birlikte çalışması söz konusu olmakta, bu bağlamda psiko-motor gelişim, fiziksel büyüme ve merkezi sinir sisteminin gelişimine paralel olarak organizmanın isteme bağlı hareketlilik kazanması olarak tanımlanmaktadır. Motor gelişim farklı değişikliklere uğrasa da yaşam boyu devam eden, düzenli bir sıra izleyen ve iki genel alanda izlenen bir süreçtir. Bunlardan ilki büyük kas (kaba) motor becerilerdir. Yuvarlanma, emekleme, ayakta durma, adımlama, sıralama, yürüme, koşma, dönme, zıplama, denge vb. hareketlerin kontrollü bir biçimde gerçekleştirilmesini anlatmak için kullanılmaktadır. Küçük kas (ince) motor beceriler ise ağız, dil, dudak, yanak kasları ile el ve ayak kullanımına ilişkin becerileri içermekte, tutma, kavrama, yazma, yırtma, çizme, kesme, yapıştırma vb. hareketler örnek olarak ifade edilebilmektedir.
Bu alanda çalışan bilim insanlarından Gallahue (1982), motor gelişimini çocukluk dönemiyle sınırlamış ve bir piramit modeliyle açıklamıştır. Buna göre refleksif hareketler döneminde (0-1 yaş), pek çok refleksle dünyaya gelen bebek, hareketlerini kontrol altına alamamakta; bu refleksler, bebek büyüdükçe ve isteyerek yaptıkları hareketler arttıkça ortadan kaybolmaktadır. İlkel hareketler döneminde (1-2 yaş) hareket yeteneklerinin gelişimi hem çevresel etmenlere hem de olgunlaşmaya bağlı olmakta; bu dönemin üç temel ögesi, denge ve yer değiştirme ile uzanma, yakalama ve bırakma temel hareketlerini içeren el becerileri olarak kabul edilmektedir. Temel hareketler dönemi (2-6 yaş), tüm çocukların ortak özellik taşımasını ve yaşam için gerekli becerilerin kazanılmasını içerdiğinden bu ismi almakta; koşma, atlama, sıçrama, sekme, yakalama, fırlatma vb. hareketleri içermektedir. Sporla ilgili hareketler döneminde (7-12 yaş) ise ilkokul çocukları yeni beceriler kazanmadan önce mevcut becerileri daha akıcı ve doğru olarak gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar. Bu dönemdeki gelişim hızı psiko-motor olgunluğa ve duygusal etkinliklere bağlı olmakta; kuvvet, dayanıklılık, hız, denge gibi özelliklerin gelişimiyle birlikte performans artmaktadır.
Elbette genel çerçevesiyle açıklamaya çalıştığım psiko-motor gelişim, ileriki yazılarımda ele almaya çalışacağım diğer tüm gelişim alanlarında da olduğu gibi bireysel farklılıklar içermektedir. Dolayısıyla tüm çocuklar kendi gelişim çizgilerinde, kendine özgü düşünme, hareket etme, hissetme, konuşma ve anlama biçimlerinde, belirli bir sırayı izleyerek ilerleme göstermektedirler. Genellikle gözlenebilen beceriler olduğundan çocukta gerçekleşen farklılıklar daha somut olarak fark edilebilmekte, akranlarıyla karşılaştırılan çocuk eğer henüz yürüyemiyorsa, anne-babası için kaygı konusu olabilmektedir. Oysa her yazımda belirttiğim gibi bireysel farklılıkların mevcudiyeti gözden kaçırılmamalı, gelişimde kalıtımın ve çevresel etmenlerin etkisi unutulmamalıdır.
Psiko-motor gelişimin desteklenmesine yönelik neler yapılabilirim? sorunuzun cevabı bir sonraki yazımda olacak… Hepinize iyi hafta sonları diliyorum…