Türk ve Suriyeli mühendisler, sınır hattında zengin petrol yatakları olduğuna dikkat çekerek "Bu rezerv ekonomiye nefes aldırır" değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye-Suriye sınır hattında bulunan petrol sonrası gözler bölgeye çevrildi. Yaşanan gelişmeler sonrası Mardin, Siirt, Şırnak, Hakkâri ve Mersin’de petrol arama izni verildi.
Sınırın Suriye tarafı PKK işgalinde ve bu alanda günlük 110 bin varili aşan oranda petrol üretimi yapılıyor. Savaş öncesi Esad rejiminin bölge genelinde yaptığı üretim miktarı ise 350 bin ila 385 bin varil arasında değişiyordu. Tamamına yakını PKK işgalindeki bölgelerden çıkan petrolden terör yapılanması günlük 5 milyon dolar gelir elde ediyor.
Bölgede uzun yıllar görev yapan Suriyeli Petrol Mühendisi-Enerji Uzmanı Enes Şevah, sınır hattında büyük çapta petrol ve gaz rezervleri olduğuna dikkat çekti. Tel Abyad bölgesinden başlayarak Yarubiye’ye kadar uzanan koridor boyunca çok sayıda petrol kuyusu bulunduğunu anlatan Şevah, bölgede işgal unsuru olarak varlığını sürdüren terör örgütü PKK’nın, sınıra birkaç kilometre mesafedeki bu kuyulardan günlük 35-40 bin varil petrol elde ettiğini söyledi. Sınır hattında yer alan bu kuyular, Rimeylan, es-Suveydiya, Karaçok, eş-Şaddadi, el-Kahtaniya ve el-Hol olarak sıralanıyor. Sınıra uzaklıkları 30 ila 80 kilometre arasında değişen başlıca petrol bölgeleri ise el-Omar, el-Ward, Koniko, et-Tanak, el-Jufra ve et-Taym.
EKONOMİYE BÜYÜK KATKI YAPAR
Türkiye ile Suriye arasındaki 900 kilometrelik sınır çizgisinin petrol yoğun kısmı Tel Abyad-Akçakale’den başlıyor. Şanlıurfa, Mardin, Nusaybin’i kapsayan 350 kilometrelik koridor Cizre’de son buluyor. Bölgede uzun süre görev yapan Suriyeli petrol mühendisi Şevah, Türkiye içerisinde de güçlü damarlar olduğuna inanıyor.
Enes Şavah, “Geçtiğimiz günlerde Nusaybi’nde çıkan ve 11,8 gravity değerindeki petrol farklı noktalarda çok daha üst yoğunlukta elde edilebilir. Zira Suriye tarafında çok kaliteli yataklar bulundu. Söz konusu alanlar arasında çeşitli coğrafi ve jeolojik faktörler büyük oranda aynı. Bu nedenle sınır bölgelerinde büyük miktarlarda petrol olma ihtimali çok yüksektir. Türk kardeşlerimizin arama-sondaj faaliyetlerine devam etmesi ve hâlinde burada da kaliteli rezervlere ulaşılacağını umuyorum. Bu durumda elde edilen gaz ya da petrol Türk ekonomisine de milyarlarca dolarlık katkı sağlar” değerlendirmesinde bulundu.
Suriye’de petrol arama-üretim lisans hakkı büyük oranda İngilizlere ait olmasına rağmen ABD’nin sahaya girmesi ile birlikte bu faaliyetler ABD’li Delta Crescent Energy LLC isimli şirket tarafından yürütülüyor. Şirket 2015 yılında ABD Özel Kuvvetler Komutanlığından istifa
eden bir eski ABD’li subay tarafından yönetiliyor.
TÜRKİYE GÜNLÜK 1 MİLYON VARİL İŞLEME KAPASİTESİNE SAHİP
Türkiye Enerji Stratejileri ve Politikaları Araştırma Merkezi (TESPAM) verilerine göre sınırın Suriye tarafında 7,5 milyar varil petrol var. TESPAM Başkanı Oğuzhan Akyener, bir yandan Şanlıurfa, Mardin güzergâhında yapılması gereken araştırmaların önemine dikkat çekerken diğer yandan Suriye’deki potansiyelin bir an önce teröre akıtılmasının önüne geçilmeli uyarısında bulundu.
Akyener “Şu an Suriye halkından çalınan bu petrol terörün finansmanı için kullanılıyor. Türkiye’nin burada aktif güç olması durumunda günlük bir milyon varil üretim kapasitesi var. Bu kaynak Suriye’nin yeniden imarı için hayati önem taşıyor. PKK terör örgütü bir yandan petrolün çıkarıp satarken diğer yandan tahrip ediyor. Her açıdan bir milletin istikbalini karartıyorlar” tespitinde bulundu.
ÖĞÜTÇÜ: SINIRLARI PETROLE GÖRE ÇİZDİLER
The London Energy Club Başkanı Mehmet Öğütçü, Irak ve Suriye’yi Osmanlı’dan koparan güçlerin müzakerelerde sınır haritasını petrole göre çizdiklerini söyledi.
Öğütçü, şunları kaydetti: İngilizler, Lozan’a geldiklerinde yanlarında çok sayıda petrol mühendisi, jeolog, haritacı da vardı. Sınırların belirlenmesinde stratejik hesapların yanı sıra fosil yakıtlar başat unsurdu. ‘Mr. 10 percent’ diye anılan Gulbenkyan’ı, Türkiye’ye verilen ve bizim basiretsiz şekilde iptaline sonradan ses çıkartmadığımız petrol hisselerini de unutmamak lazım. Hem Suriye hem de Irak’ın sahip olduğu yeraltı kaynakları bir asra yakın zamandır çok uluslu petrol şirketleri tarafından kullanılıyor. Aynı hat üzerinde bulunan Türkiye ise petrolün yüzde 93’ünü, doğalgazın ise yüzde 98’ini ithal etmek zorunda. Ülke olarak bölge kaynakları üzerinde ortak yatırımcı ve boru hattı güzergâhı olarak ciddi stratejik hamleler yapmak, bu konuda proaktif bir bölgesel süper güç konumuna erişmemiz gerekiyor.
Mehmet Öğütçü, Suriye sınırında bulunan ve heyecan uyandıran petrole dair ise maliyet açısından hesaplılığı, kesintisiz ve en az 30-40 yıllık üretim ve iletim potansiyeli, yeşil mutabakat, iklim değişikliği, yenilenebilirdik gibi dinamikleri hesaba katarak sınırın bizim tarafımızda olan kısmında ciddi faaliyet yürütmesi gerektiğini ifade etti.
TERÖR KORİDORUNA KAYNAK
Hâlen Londra merkezli Global Resources Partnership Grup Başkanlığı görevini de yürüten Mehmet Öğütçü, Suriye ve Irak’ta ortaya çıkan manzaranın bütün bölge güvenliği için büyük tehdit olduğunu belirtti. Suriye’nin kuzey ve doğusu ile birlikte Irak’ta şekillenen defakto durumu vurgulayan Öğütçü, "Her iki ülkenin yer altı kaynakları şu an ‘Büyük Kürdistan’ hedefine destek sağlayan gelir araçları olarak kullanılıyor. Bu durum nedeniyle başta İran, Irak, Suriye ve Türkiye olmak üzere bütün bölge ülkeleri ekonomik maliyet yanında ciddi güvenlik tehditleri ile de karşı karşıya. ‘Kazan-kazan’ bölgesel ortaklık ve işbirlikleri oluşturacak yeni bir strateji geliştirmemiz kaçınılmaz" dedi.
Yorum Yazın